
İki gün içinde nasıl F1 fan'ı olunurmuş merak edenlere bulunmaz bir hikaye...
Istanbul'da bir F1 şenliği aldı gitti, bizim ilişkimiz daha çok işsel olup, sponsorlarından biri olduğumuz takımın kazanması yönünde.
Taaaa ki Cuma gününe kadar...
25 Ağustos Cuma:
Robert'in harika desteği ile son dakikada gelen bir Silver davetiye. Silver yazdığına göre fena birşey değil sanırım!!
Reina'dan gelen ışıklar harika! İstanbul'un yarı enerjisi buraya harcanıyor galiba.
Trafik korkunç!
26 Ağustos Cumartesi:
Pazar günü Nezley ile gidilecek F1 öncesi hafif bir heyecan ama gayet tadında, abartılı değil. Sonuçta ölmüyoruz bu konuya!
Odaya giren gerçek F1cı Mete ve büyük bir heyecanla teknik ve magazin konularda, entrika ve heyecan dolu F1 anıları.!

Sonrasında ortaya çıkan "paddock" giriş kartları ve VIP geçişleri ve Mete'nin de gazıyla 10 dakika içinde piste doğru yola çıkış!
Şayet aldığımız gaz ile bu tek günlük geçişleri kullanmazsak deli olacağımıza dair güçlü bir inanış!
Asya tarafı cahili Burcu ve Nezley olarak çift yönlü Ankara çıkışını kaçırdığımızı zannedip ufak bir heyecan yaşayış.
Pist alanında camdaki VIP carpass'ın verdiği böbürlenme ile kuyrukta bekleyen diğer arabaların yanından vııınnnnn diye geçiş.
Takımımız bile yokken; ben renklerinden ve Alonso'nun yakışıklılığından dolayı Renault'a, başarıları yüzünden Ferrari'ye meyilliyken, Toyota Lounge'ında olduğumuz için onlardanmış gibi yapış...
Lounge balkonundan arabaları izleyiş, seslerinin kulak zarlarımızı titretişini hissediş...
Kameranın sadece 10 dk. şarjı olduğunu fark edip kısa süreli bir Calimero sendromu yaşayış.

Kokoş keyif kısmı:
Balkonda sıcaktan bunalınca içeri geçiş ve buz gibi beyaz şaraplarımızı içiş, pit-stop'a giren araçları tepeden izleyiş, kurallar konusunda hiçbir fikrimiz olmadığı için kendi aramızda yorumlar yapış...
Sıralama yarışı ardından Lounge içinde bir hareket bir hengame, a aaa Ralph Schumacher'i lounge içinde buluveriş! Biz öylesine fan havasındayız ki 5 dakika sonra elimizde imzalı şapkalarımızla yerimize geçiş...
GP2 dan da sonra masaj salonlu, pek bir şımartıcı lounge ımızdan ayrılış ve o dev tırlanrın nasıl lüks birer yaşam alanı haline getirildiğini görüp hayret ediş...
Ellerimizde dondurmalarımızla şaşkınlık ve yorgunluk ama her ikisinden de fazla bir keyif duygusuyla ile yürürken bir metre ötemizde Michael Schumacher ile burun buruna geliş!!!!!!!!
Gün sonu:
Biten kamera ve telefon şarjlarımız, bambaşka bir dünyayı keşfetmenin heyecanı ve bundan sonra F1 izleyicisi olma konusunda verdiğimiz sinyaller...
Akşam:
Mete'ye rapor veriş! Mete'nin sesinde iki taze F1 fanatiğini camiaya kazandırmış olmanın pırıltısı, ışıltısı, cangıltısı :)
Özgür'ün telefondaki "Kıskanmıyorum, kıskanmıyorum, kıskanmıyorum!!!" nidaları...

27 Ağustos Pazar:
Büyük gün...
Ama Burcu evde. Lounge keyfinden sonra güneşin altında kendimi F1'a adayacak kadar gönüllü değilim henüz :)
Bilet hooop kardeşe! Ona da güzel bir kıyak, bundan sonra bana karşı akıllı olursa sahip olabilecekleri hakkında bir ipucu!!! Ha haa :) Sonuçta duygusal ama bir o kadar da mantık ve strateji de içeren bir bir birlikteliğe başlıyoruz!
Konumuza dönersek:
L koltuğumun köşesinde serin serin TV de son 20 turu ile F1 keyfi yaparken arada bir Burak ile iletişime geçiş. Akşam yemeği için hazırlık yapış.
Güneşten kolları ve bacakları yanmış F1 yorgunu Burak ve heyecanla anlattığı gününü dinleyiş.

Çektiği fotoraflara şöyle bir göz atış ve grid kızlarının (ki gerçekten güzellerdi) olduğu pozların çokluğuna dikkat ediş! Bu bebecik fotosu da Burak'tan :)
Gece:
Fotoları lap top a atarken Anjelique'deki F1 partisi için Dinçer ve Kaan'ı bekleyiş.
Gecenin "en şık smart casual" partnerleri ile bu sefer de Red Bull takımı için F1 kutlaması yapış...
Buarada 2-3 kilo kadar vermem gerekiyormuş!
Sonuç:
F1 olayı bundan sonra çok daha sıkı takip edilecek.
Yeni hayran olunan karakter: Ferrari takımındaki henüz ismini keşfedemediğim beyin takımındaki kadın!
Bu F1 olayında yakışıklılık kat sayısı oldukça yüksek!
İstediğim gibi fotoğraf çekemediğim için rahatsızım biraz :(
Formula dünyası çoook büyük paraların ve deli gibi bir teknolojinin döndüğü kocaman bir sirk gibi aslında... Bir oradaaaa bir burada...
Gerçek bir F1 severi sinir edecek kadar şanslı bir gün :)
Hayatı bu yüzden seviyorum işte; patlayan şeker gibi cangıl cungul, sürprizlerle dolu!!
F1'i seviyoruz galiba artık :) Masa takvimimde yarışlar işaretli bile.
Korkunç bir yağmur başlamak üzere... Vaooov gece gibi oldu her yer...