Sunday, October 29, 2006

yap boz

Buaralar aklımdaki parçalar biraraya gelse ortaya ne çıkacak ben bile bilmiyorum!
Sürpriz yumurta gibi!Dokunmayı, sahip olmayı, defalarca okumayı tarçın kokusunu sever gibi sevdiğim kitapların içindeki kahramanlardan olmak istiyorum... Ya da ne kadar korku, entrika, hüzün, ayrılık vs. yaşanırsa yaşansın sonunun iyi bittiğini bildiğim filmlerden birinde akılda en çok kalan karakter olmak :)

Çiçeklik bizi ağırladı yine dün gece...
Koridor ve Nişantaşı yorgunları, bir gariplik varmış ya da arıza bir olmalıymış gibi bakan gözlerle geçip giderlerken yanımızdan biz oldukça keyifliydik :) Bizim kanımızdan çok dilimizde enfes bir tad bırakan baileys latte ye karşılık,
evlerine, yataklarına ya da başka mekanlara koşarken ve üç saniye sonrasını hatırlamaz gözlerle bakanların sabahlar olmasın nidaları daha fazla olmuştu sanki :) Mutlu gözüküyordu herkes. Ama biri hariç!

x: Burdan geçen birileri oldu mu şimdi?
B&M: Sürekli birileri geçiyor tabi!
x: Yaklaşık 10 kişilik bir grup, 2 tane mini etekli kız var aralarında!!
B: Küçük gruplar halinde geçenler ilerde toplanıp 10 kişi oldularsa bilemeyiz tabi. Ayrıca kızlara bakmıyoruz biz!
x: Ben de bakmıyorum da zaten! Hay Allah yaa!
B: Telefon etsene.
x: Onlardan birinde kaldı telefonum! Ben de sizden istemicem zaten!
B: Mel! Telefon numarası nasıl gizleniyordu?? Yalnız ne biliyim telefonumu alıp kaçmayacağını!
x: Tamam ayakkabılarımı bırakayım. Yeni aldım, 200 kağıt eder! (ve buarada ayakkabılardan birisi çıkar!)
B: OK. Ama yine de güvenli değil.
B&M: Sen gel aramıza otur bakalım. Kaçarsın filan! Yurtdışı mı arıcaksın yoksa sen??? Ha ha!
(Telefon konuşması yapılır buarada)
M: Bak bu geceki iyilik meleğinle tanışmış oldun.
B&M: Hadi bakalım sen şimdi doğruca arkadaşlarının yanına...

(ikinci fotoğraftaki insan resimlerine dikkat! Hepsinde bıyık var! 6 yaş civarlarıma denk gelen gazete ve dergilerdeki insan resimleri, bebeklerim elimden kurtulamadı bu konuda!)



Saturday, October 14, 2006

ya...

1980 senesinin Mart ayının x gününde beni dölleyen değil de hemen bir yandaki sperm esas oğlan olsaymış...
6 yaşında bir Ölüdeniz yolculuğu sırasında sağ tarafındaki uçurumu hakkında şom ağızlılık yaptığım yol 30 cm daha dar olsaydı...
1989 senesinin bir yaz akşamı saklambaç oynarken ayağımın kayması sonucu üzerinden düşerek yüz üstü çakıldığım duvar tepesinde dolanmaktansa herhangi bir ağacın arkasına saklansaydım...
Spora devam ederek voleybolcu olmayı seçseydim...
Ya da 2, 3 net eksik yaparak hemen bir alt seçenek olan ODTÜ'ye gitseydim...
Okul partisinde o desk lerde değil de zıt köşede dursaydım...
Medya sınavına çalıştığım bir gece vakti Mel beni değil de o gece odada olmayan Aslı'yı çağırsaydı...
Anlamsız bir boş vaktimde öylesine gönderdiğim CV imden Gaye'nin hiç haberi olmasaydı...
O Yunan gecesini hiç yapmamış olsaydık...
Eylem ile GS üniversitesi önünde hiç karşılaşmamış olsaydık...
Çiğdem Humanitas'ta bizim odaya değil de bir üst kata gelmiş olsaydı...
Güliz ile Songül değil de başka biri toplantı yapsaydı...
Blog yazmaya hiç başlamasaydım...
Tam zamanında Levent'teki yeni ofise taşınmış olsaydık ya da 17 Ağustos'ta annemlerden gizli, onlara sürpriz yapmak niyetiyle komik bir maceraperestlikle trende olmak yerine o çok beğendiğim çarşıdaki evlerden birinde oturuyor olsaydık...
ne, nasıl olurdu acaba???

Dipnot: Sliding Doors sonrası beyin jimnastiği...

Sunday, October 08, 2006

Boy çizgilerim...

Boy çizgilerim vardı benim...
Kapı eşiklerinde mezura ile ya da doktorda, eczanede kocaman demirden tartı vazifesi de gören aletlerin üzerine çıkıp da ölçülen...
İlk ölçümünü hatırlamamakla birlikte annemin deyişiyle 53 cm. im...
Sonra adım adım yükselttiğim...
Evdekilerin görmeyeceği noktalarda, kapı ya da perde arkalarında kurşun kalemlerle işaretlediğim...
Değişen santimlerin arasına büyümeler, öğrenmeler, gelmeler, gitmeler, sevmeler, renkler, sesler, kokular, isimler, heyecanlar, büyülenmeler, delilikler, korkmalar, üzülmeler serpiştirdiğim...
Hangi sayıda takılıp kalacağım acaba diye merak ettiğim...
Annemi hep 36, babamı da en fazla 42 olacak zannettiğim anlarımı bilen santimlerim...
Acaba hangi kurşun kalem çizgisinde kalmak isterdim???
Hangi uzunlukları gösteren kurşun kalem işaretleri arasındakileri silmek isterdim???

Thursday, October 05, 2006

"Merhaba ben..."

Çiğdem, Utku, Dilek, Gulfi, Senna, Cafe Wien demesine gerek kalmadı kimsenin o gece. Aslında birkaçımız hariç ilk kez birarada olup da birbirimizden bu kadar haberdar olmamız keyifli olandı. House Cafe deki en şen şakrak masaydık.

Yeni insanlar, yeni yüzler, yeni sesler... Herkese tavsiye olunur :)