8 sene önce bugün 18 yaşındaydım...
8 sene önce bugün anne ve babaya söylemeden gece treni ile İstanbul'dan Eskişehir'e gitme heyecanı içinde...
8 sene önce onlar beni uyur bilirken ben sabaha karşı bilmediğim bir sebepten, iki tepe arasında durmak zorunda kalan trenin içinde bilmediğim yüzlerce insanla birlikte...
8 sene önce sabaha karşı kuzenim karşıladı beni istasyonda bu macerayı bilen tek kişi olarak ve 4 saat kadar banklar üzerinde uyuklayarak...
8 sene önce sabah sokaklarda hiç görmediğim kadar çok pijama ve ev terlikli insan gördüm, önce güldüm...
8 sene önce sabah televizyonu ilk açtığımda karşımda sanki "Filistin'den bildiren" bir spiker gördüm, tam arkasında liseden tanıdığım bir çocuk atlet şort ve hepsinin arkasında tanıdığımı inkar etmek istediğim o caddeyi gördüm...
8 sene önce bugün babam bize ulaşamadı telefonla, biz de ona... Sonra 8 sene öncesi için extra teknolojik bir aygıt aracılığa ile konuştuk birbirimizle... Askerler kullanırmış bunu "savaş zamanında"...
8 sene önce ama bundan birkaç gün sonra babama sarıldığımda çok ağladım... Belki onun bu kadar ağladığını gördüğüme ağladım...
8 sene önce bugün iki ay kadar sonra Adapazarı'na gelmemize izin verdi babam...
8 sene önce bugün hayatımdaki en büyük "öncesi" ve "sonrası" karşılaştırmasına maruz kaldım.
Hafıza kaybı gibi, bitmek tükenmek bilmeyen "eksik parçayı bulma" oyunu gibi ya da sayılar üzerindeki noktaları takip edip çizgileri birleştirdiğinde karşına hep eksik hep devrik çıkacak şekilleri oluşturmak gibi...
Dalga dalga olan anacaddelerin, havalanan kocaman apartmanların, kavanozun içindeki ateş böceği misali o anda evine haps olup oradan oraya savrulan insanların, her gece korunmak ve sığınmak için girdiği evinin altında kalıp da eksilenlerin, x yardımı y kuyruğu, mide bulandırıcı fırsattan istifadecilerin hikayeleri...
Bildiklerim 3'e ayrıldı: "Adapazarı'nı Seviyorum ve Terk Etmiyorum" stickerlarını arabalarına yapıştırıp şehirde kalanlar, bu sticker'ı akıllarına ve yüreklerine takıp ayrılmak zorunda kalanlar ve bir de... Bale gösterisi resminde arkamda duran Esra, ortaokulda okuldan kaçıp evine gittiğimiz Nazlı, lisedeki İngilizce öğretmenim... Cümleler ağırlaştı, satırlar bir alt satıra sarkmaya başladı...
Adapazarı eskisine inat çok daha güzel bir şehir... Rengarenk, iki katlı, bahçeli evler... Daha da güzel olacak eminim... Umarım bu olayın akıllarda ve yüreklerde bıraktığı iz hergeçen gün azalacak ve ben de sadece "17 Ağustos" tarihli tren biletimi sakladığım yerden çıkarınca hatırlayacağım...
http://www.milliyet.com.tr/ozel/sergi/galerideprem/index.html
Thursday, August 16, 2007
Wednesday, August 08, 2007
İpek'i böylesine şaşırtan ne olabilirdi ki :))
Temmuz ayının nasıl bir düğün, dernek, şen kahkaha şeklinde geçtiğini belirtmiştim zaten. Ama aşağıdaki fotoğrafı görünce İpek&Altuğ'ya ayrıca değinmem gerektiğini anladım :)İpek&Altuğ evlendi nihayetinde :) Bilgi'de Adalılar'ın parmakla sayıldığı dönemlerde lise tişörtünü giymesi sebebiyle koordinatlarıma giren ve iyi ki de tanımışım dediğim canım İpekçim ve Ayşegül'ün serüvenleri misali hayatımda beliren bir Altuğ. Neden mi? Altuğ Okulda, Altuğ Sınavda, Altuğ ve Mezuniyeti, Altuğ ve Almanya Master'ı, Altuğ ve Sapanca, Altuğ&İpek Paris'te, Altuğ için çekilen Konsolosluk Kuyrukları, Altuğ Askerde, Altuğ Askerden Döndü Şimdi Harika Bir İşte... diye diye sonunda Altuğ Enişte şeklinde yaptık finalimizi :)
İpek çok güzel bir gelin oldu, Altuğ da bir o kadar yakışıklı bir damat :) E tabi düğüne eli boş gidilir mi? Gidilmez. Ama düğünde verilen nasıl bir hediye bu kadar güzel bir gelini pokemon yapar 2 saniyeliğine de olsa??? İpek'ten resim için izin aldım ama hediyeyi açıklamak için almadım :))Çok feci içimde kalan birşey var ki paylaşmam gerek buradan. İpek ile tüm gün birlikte olup her anının resmini çekmek ve o günün hikayesini yazmak istiyordum. Ama profesyonel bir rakip ile anlaşmışlardı bile benim amatör ruhumdan önce :) Var mı çevresinde yakında evlenecek arkadaşı olan? Şöyle gidip fotoğraflar çekip sephialar içinde, bir de üzerine hikayesini yazabileceğim??? Haber verin bana. Ah İpek ahhhhhh :)
Senin dediğin gibi yapalım bakalım kapanışı: And they lived happily forever ... Ben çok sevdim bu masalın sonunu :)
Friday, August 03, 2007
Sol yanağım > Sağ yanağımdan !
Aradaki işareti hatırlamayan varsa kızarım! İlkokulda matematik dersinde öğrendiğimiz "büyüktür" işareti. Peki bu durumun yanaklarımla olan ilintisi nedir?
Koskocaman bir dişimi çektirdim. Biraz problemli olmaya başlamıştı ve ben de sonuna kadar bu durumu görmezlikten gelmiştim! Ve sonunda beklenen son ve yukarıdaki başlık!
Annem olmadan ilk kez bu kadar büyük bir işlem, haberdar olan ve gelip elimi tutarak bana destek olmak isteyen güzel arkadaşlar, peşinen yenen Magnum dondurma ve gayet bilinçli bir şekilde on dakika gecikilen randevu...
D: Nasılsın Burcu?
B: Merhaba Başak Hanım fena değil. Kesin çekiyoruz yani
bugün.
D: Tabi tabiii!!!
B: Peki. Sizce ne kadar sürer? İğne öncesi "fıs fıs" filan???
D: Sana bağlı süresi Burcu. Fısfıs değil ama bu krem olacak, daha etkili.
B: Hımm... Vayy çikolatalı bu. Buarada isteyerek mi dişçi oldunuz Başak Hn? (anlamsızlık diz boyu artık!!!)
....
D: Uyuşmuş Burcu başlayalım hadi. Bence o ipod kulaklıklarını sonra tak sen.
B: Galoşları çıkarmamın bir sakıncası var mı sizin için? Ayaklarım pişti de :)
D: Bittiii!
B: Anlamadım desem yalan olur :( Yarın yüzebilir miyim Başak Hn.?

Evet sol yanağım sağ yanağımdan daha kendine güvenli duruyor şuanda :) Mesaj attım arkadaşlarıma "manevi destek için teşekkürler" diye, sonra cevapları topladım kendimce komik komik :) Acıktım ama sıvı/sıvıya yakın şeyler dışında hiçbirşeyi tüketemeyeceğim... Ve harika bir çözüm buldum biraz da nostaljik: Sütlü büsküüüüüü!!! Küçükken kardeşime çok yapar kendim de otlanırdım. O muhteşem koku tekrar hayatımda :) ama ondan bile keyif alamıyorum şuanda :(
Eveeeettt.. Az konuşmalı, bol film, kitap, fotoğraflı bir hafta sonu planlıyorum... Şu CowParade meselesine bir el atıp olabildiğince çok inek görüp fotoğraf çekmek istiyorum :)
Koskocaman bir dişimi çektirdim. Biraz problemli olmaya başlamıştı ve ben de sonuna kadar bu durumu görmezlikten gelmiştim! Ve sonunda beklenen son ve yukarıdaki başlık!
Annem olmadan ilk kez bu kadar büyük bir işlem, haberdar olan ve gelip elimi tutarak bana destek olmak isteyen güzel arkadaşlar, peşinen yenen Magnum dondurma ve gayet bilinçli bir şekilde on dakika gecikilen randevu...
D: Nasılsın Burcu?
B: Merhaba Başak Hanım fena değil. Kesin çekiyoruz yani
bugün.D: Tabi tabiii!!!
B: Peki. Sizce ne kadar sürer? İğne öncesi "fıs fıs" filan???
D: Sana bağlı süresi Burcu. Fısfıs değil ama bu krem olacak, daha etkili.
B: Hımm... Vayy çikolatalı bu. Buarada isteyerek mi dişçi oldunuz Başak Hn? (anlamsızlık diz boyu artık!!!)
....
D: Uyuşmuş Burcu başlayalım hadi. Bence o ipod kulaklıklarını sonra tak sen.
B: Galoşları çıkarmamın bir sakıncası var mı sizin için? Ayaklarım pişti de :)
D: Bittiii!
B: Anlamadım desem yalan olur :( Yarın yüzebilir miyim Başak Hn.?

Evet sol yanağım sağ yanağımdan daha kendine güvenli duruyor şuanda :) Mesaj attım arkadaşlarıma "manevi destek için teşekkürler" diye, sonra cevapları topladım kendimce komik komik :) Acıktım ama sıvı/sıvıya yakın şeyler dışında hiçbirşeyi tüketemeyeceğim... Ve harika bir çözüm buldum biraz da nostaljik: Sütlü büsküüüüüü!!! Küçükken kardeşime çok yapar kendim de otlanırdım. O muhteşem koku tekrar hayatımda :) ama ondan bile keyif alamıyorum şuanda :(
Eveeeettt.. Az konuşmalı, bol film, kitap, fotoğraflı bir hafta sonu planlıyorum... Şu CowParade meselesine bir el atıp olabildiğince çok inek görüp fotoğraf çekmek istiyorum :)
Subscribe to:
Comments (Atom)
