Monday, September 25, 2006

Oyun...

Sağa ve sola anlamsızca çubuklar çizdik bugün.
Bunları öğrenince okumayı öğreniyormuşuz!
Resim dersi için patateslerimi babam oydu bıçakla.
Senin gibi yapamadı ama olsun.
Saçımı kendi kendime örebiliyorum artık, ne kalınmış saçlarım :)
Okula hazır poşet keklerden götürüyorum, pazar aynı saatte mendillerimi de ütülüyorum merak etme.
Beyaz çorabım delindi geçenlerde bahçede düştüğümde, sen almıştın ya hani, babam aynısını buldu.
***
Doğumgünümde teyzemler pasta yaptırmışlar.
Seninle her çarşıya çıktığımızda benim "sup" yediğim yerdeki gibi değildi ama sevdi arkadaşlarım.
***
Bu jile ne rahatsız bişeymiş, senin çocukluk resimlerinde bir sürü görmüştüm üstünde...
Okulda kızlar kaşlarını inceltip, bacaklarındaki tüyleri alıyorlarmış! Canları yanmıyor mu? Sen de yapar mıydın?
Geçenlerde takı kutunu karıştırdım, o çevirdikçe rengarenk olan küpeleri taktım.
İyi ki küçükken deldirmişsin kulaklarımı. Nasıl ağlamıştım ama :)
Aaaa. Söylemeyi unuttum, saçlarımı kestirdim çok az uçlarından ama hala seninkilerden uzunlar.
Buarada bişey var ama utanıyorum birazcık söylemeye :) Ama sırdaşız ya biz :)
Okulda bir çocuk var, Engin, aynı boydayız, kumral, çalışkanlardan, basketbol takımında.
Hamburger yiyeceğiz cumartesi dersane çıkışında :)
***
Yurttaki dolabımda üst kata senin Karaca triko kazaklarından koydum ki bişey olmasın.
Ananem tüm gerek yok ısrarlarıma karşılık tava lokum koydu yanıma.
Odadaki kızlar fena değil. Biri ben, gördüğü ilk anda "renkli çamaşırların var mı yıkanacak?" diye sordu! Komik oldu :) Biliyor musun, başımı yastığa koyunca Boğaz'ı görüyorum :) Ranzada ikinci kattayım, çatıkatı olduğu için burası kafamı çarpıyorum bazen.
***
Kızlarla Bodrum tatili çok keyifli geçti. Korkma yaramazlık yok, içtiğim birkaç sigara da aramızda sır kalsın. Babama çaktırma :)
Mezuniyette ne giysem acaba? Sensiz işim pek de kolay değil ama bakacağız bir çaresine...
***
İşte diplomalar... Çok mutluyum ya da değilim. Eksik birşeyler, hem de çok, hem de bastırdığımı, alıştığımı sandığımdan da çok...
Yalan söylemeyeceğim sana, neyin eksik olduğunu söylemeye ne çok korkarmışım aslında...
Senin benim yanımda olduğunu bile bile ne çok özlemişim aslında ben seni...
Umrumda olmayan binlerce çift göz içinde, umrumda olanın eksikliği "keşke hiçbiri görmeseydi de asıl o görseydi!" demenin öfkesi. Geçti ama tabi ki sonra... İlacın adı neydi hani beş harfli? "Zaman"...
***
Otuz a beş kala...
Önümde daha ne kadar var kim bilir? Belki sen bilirdin...
Hadi gel tahmin edelim... Sen oradan ben buradan, yazı tura gibi, taş-kağıt-makas gibi...
Seni çok özlemek kağıt olsa ve senin yokluğun da makas peki???

Friday, September 22, 2006

Ananeciiim, Gece Çıkıcam da Geceliğini Alabilir miyim!

Ay ay en bayıldığım şeylerden biri anane kıyafetlerini anne dokunuşu sonrası salım salım giymektir :) Hem kimse de bir eşi daha yoktur hem de dolaylı yoldan yadigarlara saygı görevi görür :P Hemen örnekler ile inceleyelim:

Şimdi hemen üstte görülen iki resme gelirsek; 1.kuşağın çeyiz sandığındaki geceliği, 3.kuşak tarafından bele geçirilen kalın bir kemer ile pantolon üstüne ya da direkt olarak giyilmektedir :) Saf ipek olduğu ve dantel işlemelerinin elde yapıldığı özellikle belirtilir. Yaş: min. 60 sene!

Şimdiki örneğimize gelirsek yine ananeye ait saf ipek ve el işlemeli bir eser! Min. 50 sene :)

Hemen aşağıdaki örnek ise ipeğin kalitesini vurgulamak ya da ben adam gibi kullanayım diye uyarma amaçlı "yüzükten bile geçiyor" girizgahları ile bana teslim edilen şal! Min. 70 sene :)

Burcu hızını alamıyor ve dede çeyizlerine de el atıyor! Aslında anne keşfediyor, Burcu da tadını çıkarıyor :) İşte karşınızda Romanya işi, tamamen el işlemesi bir pijama üstü!!! Kot üstüne halka küpeler ile bohem bir hava veriyor :P Buna da min. 65 sene veriyorum!


Tek kız torun olmanın ne kadar etkisi var acaba bu işte :)

Thursday, September 21, 2006

Şıp şıp şıp...

Sabahları ayılmak için radyoyu açıyorum.
Bugün "yurdumuzun" yağışlı havanın etkisine gireceğini öğreniyorum.
Ne keyifli!!! Zaten aram iyi değil bu sonbahar mevzusu ile!
Neyse ortalık sessiz henüz!
Akşam Müge ve Nesli ile House'da kedilerle haşır neşir (!) pek keyifli zaman geçiriyoruz.
Az önce, huzurlu huzurlu akşam oturması yaptığımız gecenin üstünden henüz bir gün bile geçmeden, başımı dışarı çevirmemle yağmuru görüyorum!
Sanki bütün damlacıklar aşağı düşerken sırıtıyor bana!
Üstüne bir de bam güm şimşek sesleri!
Ve sonuç...
Eve gidip DVD yapmak lazım, puding pişirip evi misler gibi kokulara boğup kızları çağırmak lazım...
Ya daaa....

Monday, September 18, 2006

Ne Alaka Şimdi :)


2003 Temmuz'unun bişey günü. Hatırlayamıyorum tam olarak.
Ofisin içinde tüm şımarıklığımla dolanıyorum başımda kebim, üstüme geçirdiğim mezuniyet cübbem ile.
Ay ay benden keyiflisi yok mest oluyorum... Tüm ilgi üzerimde ya :) ha ha ...
Ofisteki herkesle öpüştükten sonra hoooop Park Orman yani 3. kampüse uçuyorum.
Buarada ofis ofis diyorum çünkü daha kep atmadan çalışmaya başlamışım. Yani "Burcu Ofiste".
Ayağımda simli terlikler, sol göğsüm üstünde bir "Go Girl" yazan iğne, arkadaşlarımla öğrenciliğin resmi anlamdaki son dakikalarını yaşıyoruz.
Evet sıra diploma düzeninde...
Ta taaaaa!!!Bölümümün ve soyadımın başharfleri itibariyle neredeyse sonuncu sıralarda alıcam sanırım diplomayı.
Eyvah! Ne fön kalır ne de sabır :)
Ha ha :) Son dakikada süper haber ve double major lar hooop törende en öne :) 3. sıra benimdir artık.
Velilerin yarı sulu gözlerle alkışlamaları, duygulu ve coşkulu bir müzik, annemlere el sallama çabam vs. merdivenler bitiyor böylece.
Konuşmalar biraz daha uzarsa en arkada kokteyl alanına yakın sırada olanların hepsi sarhoş çıkacak sahneye!
Sahne kenarındayım artık! Vay be :) Seviyorum insanların gözünün üstümde olmasını.
İsmim söyleniyor, mütevelli heyetinin nadide başkanına doğru yürüyorum ve önce sevgiyle sarılıyoruz sonra da en kocamanından fotoğrafçılara gülüyoruz.
Sahneden inerken çok az heyecanlanır gibi oluyorum. Ne de olsa amatör bir artist ruha sahibim henüz...
Sonra yerime geçerken sınıfın çığlıklarını duyuyorum... Amaaaaann ne keyifli bişiy bu mezun olma işi yahu :)
Tören bitiyor. Keplerimizi atıyoruz, hocalarla ve aileyle duygusal anlar vs.
Kokteyl kısmında bir ara sevgili kardeşim Burak ortalardan kayboluyor bir süre!
Geri geldiğinde hafif aksak! Hımmm bu işte bir durum var! Neyse fazla üstüne düşmemeli, tak kardeşi koluna, ver eline kamerayı çek bakalım son posta cümle alemi.
Gece bitiyor, ben balkabağına dönüyorum tabi!
Buarada Burak akıllısında ortadan kaybolduğu sırada içtiği içkilerin etkisi sağa ve solla yaptığı akrobatik hareketlerle iyice gösteriyor kendini!
Ha ha :) Babam arabada söyleniyor Burak'a, e haklı adam korkmuş biraz! Bizimkisinde tık yok!
Annem ne olur olmaz deyip bir poşet tutuşturuyor Burak'ın eline. Ve olmaması ümid edilen oluyor ve Burak kusuyor!
Bomba burada patlıyor esas! Çünkü poşet delik çıkıyor ve Burak'ın icraatı babamın yeni arabasıyla buluşuyor!
Oh al sana evlere şenlik bir durum :)

Diplomaları uzunca bir süre banyoda asılı tutuyorum. Tam lokasyon vermeyeceğim annem kızıyor hala :) Neyse artık düzgünce bir dolapta duruyorlar.
Bir süre sonra bu fotoları keşfediyorum, o gece video kamera ile çekilen. Burak'ın o gece yanımda yürüyen ve saçı bana oldukça benzeyen sınıf arkadaşımı da ben diye çekmeye çalıştığını fark ediyorum!!!
Resimlerde okulun dersleri en yüksek rating alan(neden acaba !!!!) hocasıyla tesadüfen aynı karede olmam ayrı bir konu tabi :)

Nostalji oldu iyi de oldu bana. İşte kardeş faydalarını görmeye başladım galiba.
Onun laptop undan çıktı bu resimler :)
Her geçen sene çok daha az uğradığım okulla ve öğrencilikle ilgili şeylerle biraz daha fazla haşır neşir olsam fena olmazmış sanki :)

Thursday, September 14, 2006

Buaralar...

Buaralar hiçbir şey yapmıyorum!
Aslında çok şey yapıp yaptıklarımdan tatmin olmuyorum!
Biraz fazla çalışıyorum!
Ofisten çıkarken en erken 22:00'yi görüyorum.
Eve gidince hemen uyuyamıyorum!
DVD izlemek istiyorum bu sefer de uyuyakalıyorum!
Yemek yemek istiyorum! Buzdolabının kapağını açıp karar veremiyorum!
Elimde bir bardak süt ile koltuğun köşesine çöküyorum!
Dün gece çok sevdiğim eğri bardağımı kırdım!
Uzun zamandır bardak kırmamıştım, ilginç oldu!
Feci şekilde ihanet edesim var! Kitabıma! Olmuyor olmuyor olmuyor! Okuyamıyorum!
Dolap içindeki profesyonellikten son derece uzak ama teknolojiye fazlasıyla kendini satmış kameram ağlar vaziyette ki ona da ilgi gösteremiyorum istediğim gibi!
Tek değişiklik; objelerle yakın çalışmayı seviyorum buna kesinkez emin oldum!
Yüzlerce muffin pişirmek istiyorum! Üstlerini deli deli süslemek sonra.
Dolapdere'den bir prova mankeni alıp dikiş dikmek istiyorum!
Dikiş bilmiyorum ama olsun! Bulurum bir yolunu :)
Ama sonra diyorum ki "Burcu sen gece kesin korkarsın o mankenden!"
Saçımın rengini değiştirmek istiyorum ama karar veremiyorum!
Balköpüğü mü yoksa çikolata kahvesi mi?
Sonra bu saçma renk isimlerine de sinir oluyorum!

Böyle serbest çağrışım bir durumlar bu ara işte...
Bir de en çok "Psapp" dinliyorum bu aralar... Meraklısına en kolay yoldan www.pandora.com
Tanıdığım biri var ki onunkilere benzemekte... Ya da uyduruyorum...

Friday, September 08, 2006

Tuesday, September 05, 2006

Mola

Yavaşlama kararımı uygulamaya çalışıyorum...
Daha az ses, nispeten biraz daha az hareket, daha az iletişim...
Bu sonbahar meselesine takılabilirim her an!
Henüz bir zararını görmesem de olsun!
Alışkınım o'nu sevmemeye yaz kadar!

Perşembe itibari ile biraz uzaklaşma vakti...
Kocaman olmasa da dinme, düşünme, Burcu ile başbaşa kalma, onunla konuşma, kararları gözden geçirme vakti... Belki de hiçbiri...