






Pazar gününe kendimce krep çalışmaları ile başladım. Çok uzun zamandır yapmadığım için ölçü konusunda biraz bocaladım sanki ama bu "göz kararı" denen şey sağ olsun :) Buarada çilekler birden kendilerini Nutella üzerine oturmuş bulunca ortaya kahvaltının geneline hakim olan bir görüntü ve ilk misafircilik oyununda şayet katılımcılar ağırlıkla kadınlardan oluşuyorsa hazırlanacak mini bir tatlı çıkmış oldu! (Burcu kısa cümlelerle yaz lütfen!!! Tmm...)

Sonra Bebek'e uzanan hafif bir yürüyüş... Yürürken balık ekmek kokusunu beyne kodlayış (ki sevmem de!!!) ... Mangerie'de Melis ve Merve'yi sobeleyiş... Alışkanlıktan Türk kahvesi içiş...
Buna daha sevimli birşey söyleyebilir miyiz acaba? Yani böyle hastalıklı bir durum gibi geliyor kulağa... Mesela "bebeklik saçım çıkmış ya da aaaa ilk saçlarım gelmiş yine" gibi....
Kahvenin telvesi fazla olunca insan üzerinde yukarıdaki etkileri uyandırabiliyor... İçilen her fazla telve, eksilen kısmet, önü kesilen yol, kuşların ayaklarıyla tuttuğu zarfı düşürmesine sebep olabilir!!! Falcıları görelim lütfen :)
İki sağ iki de sol yürüyoruz ve zihnimdeki balık ekmek kodları canlanıveriyor!!! Uzun zamandır yediğim en keyifli yemekti. Bebek BP karşısındaki bu tekne. İçindekiler de nasıl mütevazi ve nasıl Bebek gibi saçma bir alış-veriş ortamında olduklarının farkında değil... İnsanların gık demeden ödeyebileceği rakamların ne kadar altında satış yapıp para kazanmaya çalıştıklarının hiç bilincinde olmadan fiyatı söylerken utanıyor bile sanki bir tanesi... Neyse...
Özetle bir annler günü de böyle geçti işte...!
*****************************************
Buarada geçen haftadan kalan, başlı başına konu olmayacak ama bir o kadar da hoşuma giden bir başka durum daha: Perşembe günü Şuleciğim'i beklerken Remzi'ye girdim ve bir Jamie Oliver kitabıyla vakit geçirmeye başladım hatta abartıp daldım gittim. Buarada yerde oturan aşağıdaki yavrucuğu gördüm ki acayip hoşuma gitti. Rafların arasında yere çökmüş, elinde bir İngilizce çizgi manga, annesi "Egeeee, Egeee" diyip onu ararken dünya umrunda değil kitap okuyor. Sonra şu konuşma gerçekleşiyor:
A: Ben sana onları burada oku diye mi alıyorum???(ne alakası varsa!!)
E: Ama anne çok heycanlııııııııı :(
A: Sen bu 2. yi okumamış mıydın daha önce?
E: Hayır anne! 1,2,3,4,5,6,7 sonra yine 1 oluyor ya bunlardaaaa!!
Ege ve annesi kasaya doğru ilerlerken ben çaktırmadan ne okuyor diye bakıyorum. " ........ and the Ball". Kalmadı aklımda işte ne yapayım? Ama Ege'ye bayıldım da bayıldım :)

ya daaaa
"a rock falls on an egg, pooooorrr egg.
An egg, falls on a rock, poooooorrr egg"
Sabah çoook erken uyandım, day dreaming modu ve gerçek hayat arasında jöle kıvamında bir duvarın kenarındayım... Diğer tarafı görüyorum, zaman zaman elimi uzatıyorum, hoşuma da gidiyor aslında. Ama duvarın diğer tarafındaki gerçeklikten de kopmuyorum. Mesela hava daha da sıcak olmaya başladı, hissediyorum...
"Hamile misin?" nasıl yani? ( ne saçma soruysa!)

....