
"Küçükken..." diye başlayan cümleler kurmaktan inanılmaz keyif alıyorum. Tahminen anlatılacak şeyler yalın, şimdi bakıldığında çok matrak, plandan&stratejiden uzak huzurlu şeyler olduğu için. Mesela o dönemde sorun olarak görülebilecek şeylerden birkaç örnek; ateşböceklerini toplayıp şeffaf naylon poşetlere doldurup el feneri yapma çalışmaları sırasında elin kırık kola şişesi parçası tarafından kesilmesi, ilk süt dişinin hiç hazırlıklı olmadığım bir anda yeni pişmiş kekin kendine yakıştırmayıp kalıpta bırakmaya karar verdiği sert köşesi kemirilirken düşmesi, karla kaplanan yollara basıp ilk çizme izini bırakılamaması... Şimdikilerle kıyaslanınca hala ne kadar keyifli gözüküyorlar...
Çocukluğun belirli dönemlerinde takıldığım belirli alışkanlık ve hareketler olmuştu. Özellikle evde yalnız geçirdiğim vakitler arttıkça yeni alışkanlıklar edinir olmuştum: Annemin kremlerini kardeşimin popo pudralarıyla karıştırıp yeni kremler icat etmek ve bunu okula götürüp öğretmen dahil herkese sürmek, "Kara Şimşek" in oynadığı dönemlerde (anaokul dönemlerim oluyor yani) tüm resimlerimde ilgili ilgisiz "Michael Knight" çizmek (yalnız burada durumun farkındayım ki adamı fena şekilde babamla özdeşleştiriyorum :), babama babasından yadigar not defterinin her sayfasına kırmızı ve lacivert elbiseli sünnet çocuğu resimleri çizmek ve aynanın karşısına geçip konuşmak... Özellikle bu sonuncusu kendi varoluşumla ilgili çocuk aklımla yaptığım ilk sorgulamalardı zannedersem... mekan annemin makyaj masası, dirseklerim arkası dantelle kaplı saç fırçalarının arasında aynaya bakıyorum ve aklımda kalan en belirgin soru "bu gerçekten ben miyim?" ve ardından çok da hatırlayamadığım ama en az 10-15 dk. mı alan bir süreç...
Şimdi de aynalar, aslında daha çok yansımlarla olan ilişkimi boyutlandırmak alışkanlıklarım arasında... Tabi artık gördüğüm kişinin "ben" olduğumun çok farkındayım ve aklıma takılan sorular da çok daha farklı....











