Zaman zaman hayatla yaptığım inatlaşmalar, uyulması tavsiye edilen düzenin dışına çıkma eğilimleri, bir "dağ dağa küsmüş dağın haberi olmamış" durumları, sonrasında yine kendi kendime bunları çocukça ya da eğlenceli bulma seansları :) Meselaaaaaaaaaaaa :

- Üniversitede bitirme tezi dahil tüm ödevlerin konu belli olduğu andan itibaren hazırlığına başlama kuralını kim koymuştur? Buna gerçekten gerek var mıdır?
Tabi ki de yoktur! Ödevi vermeden önceki son gece vücutta yükselen adrenalin, kola kahve karışımlarını yarattığı kalp çarpıntısı, rengarenk bir yığın şeklinde biriken çikolata ambalajlarının büyüleyici görüntüsü ve %800 performansla çalışan beyin hücreleri arasında sonuca ulaşmak ve üstüne bir de en kremalısından en yüksek notu almak hatta daha da ukala bir şekilde en yüksek notun alınacağını zaten başından beri biliyor olmak... Pardon bu kural ve kaideler kitabında hangi sayfada yazıyordu? Ben zaten kitabı bilmiyorum bilenler bu maddenin üzerini çizebilir hemen.
- Yemekten tatlı en son yenir! Kahvaltıda mutlaka çay içilir, balık ile yoğurt yenmez...

Niyemiş canım?? Tatlının yarısının yarattığı dinginlik ve yemek sonunda yine o eşsiz lezzet ile buluşacağının düşüncesiyle yemek yemek. Denemelisiniz. Çay: ne gereksiz, nasıl bir el alışkanlığı, nasıl bir seremoni! Kahvaltıda en keyiflisi "su"dur. Ayrıca yoğurt balığa en çok yakışan "beyaz"dır. Bilmem ki acaba rakı içemediğim için mi bu düşünce?? Ama olsun yine de öyledir işte. - -
- Yağmur romantizmdir, sakinliktir. İlkbahar ve sonbahar aman aman ne güzeldir!!!

Şiddetle karşı çıkılır! Yağmur mahkumiyettir, olduğun yere tıkılıp kalmaktır. Sadece buna ihtiyaç duyan bitki ve hayvancıklar için keyiflidir. Ok. barajlar dolsun, yağmur ormanları daha da cangıldasın ama bu olayın fazlası zarardır! Tozları yere yapıştırmaya ve ardından güneş olsun olmasın gökkuşağı çıkarmaya söz verirse barış anlaşması imzalanabilir. İlkbahar ve sonbahar ara mevsimlerdir. Arada derede birşeyler yaşamak keyifli değildir. Cangul cungul güneş ya da kıtır kıtır kar ne güzeldir :)
- Tırnak yemek zararlıdır!
Hayır.. Hatta mümkünse hayatının bir döneminde her çocuk tırnak y

emelidir ki büyüyünce değerini bilsin! Tabi kazık kadar adam olup parmak ucu dudakların arasında akrobatik hareketler yapmak görünüş olarak biraz garip olmaktadır.

- Sokak lezzetleri çocuklardan "toksik atık"mış gibi kaçırılmalıdır!
No no no!!! İlkokul 5.sınıfa kadar okulun önündeki bakkaldan dahi birşey almasına izin verilmeyen (aynısı markette olan markalar da dahil) ağaçlara tırmanması hoş karşılanmayan, leblebi tozunu içindeki tırnak hikayeleri ile büyümüş biri olarak bırakın çocuklar "ballı baba" nin dibindeki şekerli sıvıyı "hüpp" diye çeksin, yonca köklerini çiğneyip yüzünü ekşileştirsin, incir sütünden parmakları yapış yapış olsun :) Ama leblebi tozu yerken yine de içine göz atmasında fayda olabilir!

- Civa tehlikelidir!!!!
Hiçte bile!!! Civa dünyanın en keyifli sıvı&metal "bişeyi"dir!! Ve oynaması da acayip keyiflidir. Tarife gelirsek: Bakkaldan (her bakkalda olmaz) alınan 0.5 uç kutusu içindeki civa okul sırasının üzerine dökülür, ama önceden masanın üzerindeki silgi pislikleri yanaklar balon gibi yapılarak olanca güçle üflenmelidir. Masada kıvrak hareketler yapmaya meyilli civanın üzerine parmakla vurulur ve civanın 18 milyon parçaya ayrılması zevkle izlenir. Sonra sekiz kurdeleli kafa ya da yakaları boyunlarından sarkan 3 şortlu tarafından ayrılan parçaların tekrar biraraya getirilmesine çalışılmalıdır. Bir çocuk bunu mutlaka görmelidir. Bu geleceğin bilim adamı olmak için güzel bir başlangıçtır.
Ay ayyy sıkıldım yazmaktan, muhtemelen siz de okumaktan... O zaman şimdilik bunu burada bırakalım... Bir sonuç cümlesi aramayın cümlede çünkü yok!!! Kim demiş olmak zorunda diye??????????