Herşey Nezley ve Müge'nin kendi aralarında konuşmaları, benim bu konuşmalara oldukça yabancı kalmam ve konuyla ilgili bir fikrim olmadığı için eleştirilmemle başladı.
"Çemberimde Gül Oya" dan bahsediyorum...
Sonradan ilgimi çekiyor bazı şeyler işte :)
Yavaş yavaş gelmeye başladı VCD ve DVD'ler. Önce teker teker izlenmeye başladılar.
Ama sonra fark ettim ki kapanıyorum odama, çıkıyorum yatağın tepesine, ayak ucumda laptop ve her 1 saat 15 dk. lık zaman dilimi sonrasında şişik gözlerle ihtiyaç molaları veriyorum!
Tıpkı "Babam ve Oğlum" daki gibi, bir ağlıyor bir gülüyorum! Kulaktan dolma, kitaptan okuma, şarkılardan anlama şeklinde bir fikre sahip olduğum o curcunalı 80'ler e, ihtilale, yokluğa, yağ sıralarına tanık oluyorum... Çok şey öğreniyorum o döneme ilişkin ve kendi kulağımda kalan bazı örneklerle birleştiriyorum:
'79 senesinin Eylül ayı. Annem ve babam evlenecek ama ortam pek rahat değil. Düğün hazırlıkları sırasında yemek lazım gelene gidene vermek için ama sorun baştan başlıyor ki yağ yok ortada! Altın kadar değerli Vita :) Yok da yok! Babam alıyor tenekeleri gidiyor bir yağ fabrikasına:
- "Abi ben evlenicem" diyor. "Yapamaz mıyız acaba bişeyler? Hani kız evine karşı mahçup olmamak lazım".
Adamcağız acıyor "babamcağıza":
- "Tamam, ver tenekeleri" diyor. "Ama soran olursa ay çekirdeğim vardı onları verdim yağ aldım dersin" diye tembihliyor.
yaaaaa işte böyle... Bunlara değil ama o dönemin basitliğine, Mehmet ve Yurdanur'un aşkına, birbirlerine sonsuz destek olmalarına çok ama çok özendim...
Thursday, November 30, 2006
Thursday, November 23, 2006
Tuesday, November 14, 2006
fanusumla mi yurumusum aslinda???
Once 7 saat farki sevdim... geriye dogru kocaman bir yedi... hatta sekiz artik...
Binlerce km.. Onlarin diliyle binlerce mil...
Sonra balkonumuzun baktigi komsu bahcenin aslinda benim disimda ne kadar cok insan tarafindan gorulmek istendigini fark edip sirittim...
Toplam 3 kez kayboldum, cok yurudum, cok yoruldum...
Klavye tuslarinda en gerekli hallerde noktayi unuttum...
Bilmedigim birsuru yoldan gectim, yeni isimler isittim..
Fotograf makinami sisirdim..
Mail attim, cevap bekledim...
Simdi de eve donusu bekliyorum...
Henuz buyuk hikayem icin ozneleri bulup cumleleri kuramadim...
soru mu? degil? ama yine de cevabi bilen?
Binlerce km.. Onlarin diliyle binlerce mil...
Sonra balkonumuzun baktigi komsu bahcenin aslinda benim disimda ne kadar cok insan tarafindan gorulmek istendigini fark edip sirittim...
Toplam 3 kez kayboldum, cok yurudum, cok yoruldum...
Klavye tuslarinda en gerekli hallerde noktayi unuttum...
Bilmedigim birsuru yoldan gectim, yeni isimler isittim..
Fotograf makinami sisirdim..
Mail attim, cevap bekledim...
Simdi de eve donusu bekliyorum...
Henuz buyuk hikayem icin ozneleri bulup cumleleri kuramadim...
soru mu? degil? ama yine de cevabi bilen?
Saturday, November 04, 2006
yine kar yağsa ve popom ıslansa!
ha ha :)
Ama gerçekten böyleydi! Yani 15 sene kadar öncesinden bahsediyorum!
Kar yağar, sokakları çocuk basar, kızağı olan kızağıyla, olmayan leğen ve torbayla bağırış çağırış, çığlık kıyamet evimizin önündeki o en keyifli bayırda kayardı!
Kaymaktan yorulanlar dinlenmek için kardan adam yapardı!
Evden havuç, zeytin vs. kapıp kozmetik rötuşlar ile eserler sonlandırılırdı.
Sonra sevimsiz kartopu savaşları!
Şanslıysan yüzünün ortasına iyice sertleştirilerek gülle haline getirilmiş kartopu yemeden olaydan kurtulurdun!
Genelde gece yağardı kar bizim orada. Kimseler çıkmadan ilk ben ayak izlerimi bırakmak isterdim, hatta tepinmek, hatta hepsini ben bozmak isterdim...
Bir keresinde formika bir mutfak masası bulduk sokakta. Niye bulduysak???Hani üstü krem rengi, parlak ve kaygan olanlardan.
Masayı ters çevirip 5 kişi bindik tepesine. Meşhur bayırın ucuna geçtiğimizde eğlence ve heyecan yerini korkuya bırakmıştı ama içimizdeki kurtlar partiye devam şeklinde.
Bıraktık kendimizi aşağıya doğru ve korkunç bir hızla kaymaya başladık.
Parkın taş duvarlarına toslayıp sağa sola dağıldığımızda gülmekten katılmıştık! Gülmekten ve tıkış tıkış giyinmekten altına kaçıranlar bile olmuştu!
Karla boğuştuktan sonra eve gidilir!
Önce kapıda silkelenilir! Sonra kaloriferin yanında elbiselere veda edilir.
Torbayla kayıldıysa şayet ıslanan popo kalorifere yapıştırılır.
Sonra yerdeki pufun üstüne pofff diye yatılarak ayaklar kalorifere dayanır ve büyük ihtimalle uykuya dalınırdı...
Şimdi yine kar yağıyor ama bu kareler olmuyor... Sokaktan eve kaçmak için çabalıyor hatta keşke hiç çıkmasam diyorum... Montumun üstüne düşen kar tanelerinin şekilleriyle yine büyüleniyorum amaaaa kız & erkek külotlu çorap, ıslak popo, ılık süt, şişik bademcik günlerini de özlüyorum...
Ama gerçekten böyleydi! Yani 15 sene kadar öncesinden bahsediyorum!
Kar yağar, sokakları çocuk basar, kızağı olan kızağıyla, olmayan leğen ve torbayla bağırış çağırış, çığlık kıyamet evimizin önündeki o en keyifli bayırda kayardı!
Kaymaktan yorulanlar dinlenmek için kardan adam yapardı!
Evden havuç, zeytin vs. kapıp kozmetik rötuşlar ile eserler sonlandırılırdı.
Sonra sevimsiz kartopu savaşları!
Şanslıysan yüzünün ortasına iyice sertleştirilerek gülle haline getirilmiş kartopu yemeden olaydan kurtulurdun!
Genelde gece yağardı kar bizim orada. Kimseler çıkmadan ilk ben ayak izlerimi bırakmak isterdim, hatta tepinmek, hatta hepsini ben bozmak isterdim...
Bir keresinde formika bir mutfak masası bulduk sokakta. Niye bulduysak???Hani üstü krem rengi, parlak ve kaygan olanlardan.
Masayı ters çevirip 5 kişi bindik tepesine. Meşhur bayırın ucuna geçtiğimizde eğlence ve heyecan yerini korkuya bırakmıştı ama içimizdeki kurtlar partiye devam şeklinde.
Bıraktık kendimizi aşağıya doğru ve korkunç bir hızla kaymaya başladık.
Parkın taş duvarlarına toslayıp sağa sola dağıldığımızda gülmekten katılmıştık! Gülmekten ve tıkış tıkış giyinmekten altına kaçıranlar bile olmuştu!
Karla boğuştuktan sonra eve gidilir!
Önce kapıda silkelenilir! Sonra kaloriferin yanında elbiselere veda edilir.
Torbayla kayıldıysa şayet ıslanan popo kalorifere yapıştırılır.
Sonra yerdeki pufun üstüne pofff diye yatılarak ayaklar kalorifere dayanır ve büyük ihtimalle uykuya dalınırdı...
Şimdi yine kar yağıyor ama bu kareler olmuyor... Sokaktan eve kaçmak için çabalıyor hatta keşke hiç çıkmasam diyorum... Montumun üstüne düşen kar tanelerinin şekilleriyle yine büyüleniyorum amaaaa kız & erkek külotlu çorap, ıslak popo, ılık süt, şişik bademcik günlerini de özlüyorum...
Subscribe to:
Comments (Atom)














