Thursday, November 30, 2006

40 saatlik serüven...

Herşey Nezley ve Müge'nin kendi aralarında konuşmaları, benim bu konuşmalara oldukça yabancı kalmam ve konuyla ilgili bir fikrim olmadığı için eleştirilmemle başladı.
"Çemberimde Gül Oya" dan bahsediyorum...
Sonradan ilgimi çekiyor bazı şeyler işte :)

Yavaş yavaş gelmeye başladı VCD ve DVD'ler. Önce teker teker izlenmeye başladılar.
Ama sonra fark ettim ki kapanıyorum odama, çıkıyorum yatağın tepesine, ayak ucumda laptop ve her 1 saat 15 dk. lık zaman dilimi sonrasında şişik gözlerle ihtiyaç molaları veriyorum!
Tıpkı "Babam ve Oğlum" daki gibi, bir ağlıyor bir gülüyorum! Kulaktan dolma, kitaptan okuma, şarkılardan anlama şeklinde bir fikre sahip olduğum o curcunalı 80'ler e, ihtilale, yokluğa, yağ sıralarına tanık oluyorum... Çok şey öğreniyorum o döneme ilişkin ve kendi kulağımda kalan bazı örneklerle birleştiriyorum:

'79 senesinin Eylül ayı. Annem ve babam evlenecek ama ortam pek rahat değil. Düğün hazırlıkları sırasında yemek lazım gelene gidene vermek için ama sorun baştan başlıyor ki yağ yok ortada! Altın kadar değerli Vita :) Yok da yok! Babam alıyor tenekeleri gidiyor bir yağ fabrikasına:
- "Abi ben evlenicem" diyor. "Yapamaz mıyız acaba bişeyler? Hani kız evine karşı mahçup olmamak lazım".
Adamcağız acıyor "babamcağıza":
- "Tamam, ver tenekeleri" diyor. "Ama soran olursa ay çekirdeğim vardı onları verdim yağ aldım dersin" diye tembihliyor.

yaaaaa işte böyle... Bunlara değil ama o dönemin basitliğine, Mehmet ve Yurdanur'un aşkına, birbirlerine sonsuz destek olmalarına çok ama çok özendim...

2 comments:

New York Muhtari said...

ben ilk kez dun duydum bir arkadasimdan bu filmi, dvd leri alip gelmis New York'a, ama hazirmisin aglamaya deyince korktum. babam ve Oglum'da doktugum gozyaslarindan sonra, bir kez daha bile bile lades diyebilirmiyim bilmiyorum.

Nes london-ist said...

ozendigin asklar basina gelsin tatlim !